23 Eylül 2020

Paydaşların Giderlere ve Yükümlülüklere Katılması

ile Onur

—Paylı mülkiyetten doğan veya paylı malı ilgilendiren yönetim giderleri, vergiler ve diğer yükümlülükler, aksine bir hüküm bulunmadıkça paydaşlar tarafından payları oranında karşılanır. Bunun sebebi ise bir malın getirilerinden yararlanmanın da pay oranınca olmasıdır.

—Herkesin kendi payı oranında masraflardan sorumlu olması kanundan doğan bir borçtur. Bu borç mülkiyet sürdüğü müddetçe devam eder. Mülkiyet sona ererse sona ermeden sonra doğan borçlardan sorumluluk olmaz fakat mülkiyete sahip olunulduğu dönemdeki masraflar ifa edilmemişse mülkiyet sona erse de borç sona ermez.

Yönetim ve yararlanma anlaşması çerçevesince giderlere katılma oranı farklılaştırılabilir. Bu anlaşma noterde yapılır. Bu anlaşma tapuya şerh edilirse cüzi halefleri bağlar. Aksi halde bir paydaş payını başka kişiye satarsa, satın alan kişi anlaşmanın tarafı olmadığını ve yasal düzene göre payı oranında giderlere katılmak istediğini ifade edebilir.

—Yukarıdaki hükümler paydaşların dışa karşı borç durumunu, yani üçüncü kişiye karşı kimin borçlu olacağını değil, paydaşlar arasındaki iç ilişkiyi düzenlemektedir. Dış ilişki Borçlar Kanununun ilgili hükümlerine göre tayin edilir.

ÖRNEK: Paylı mülkiyete tabi 10 daireli bir X apartmanı vardır. Ayrıca 4 paydaş vardır.

  • A’nın %50,
  • B’nin %30,
  • C’nin %10 ve
  • D’nin %10 pay oranı vardır.

Paydaşlar geçerli bir yönetim kararıyla kömür alınmasına karar vermiştir. Paydaşlardan birisi bu kararı icra etmek üzere kendi adına ve hesabına dolaylı temsil bağlamında alışverişte bulunmuştur. Aslında paylı mülkiyete tabi binanın ısınma giderleri bütün paydaşların sorumluluğundadır ama dış ilişkide satış sözleşmesinin tarafı sadece paydaşlardan birisi olur. Dolayısıyla dış ilişkide satıcı kömür parasını kömür satın almaya giden paydaştan talep edecektir. Bedeli ödeyen paydaş ise iç ilişkide pay oranına göre diğer paydaşlara rücu edecektir.

Buradan da anlaşılacağı üzere pay oranındaki sorumluluk prensibi sadece iç ilişkide geçerli olur. Yani paylı mülkiyet ilişkinin varlığı kömür satıcısıyla olan sözleşmeye yansımadığı müddetçe onu bağlamaz. Satıcı için tek borçlu dolaylı temsilci olarak kömürleri satın alan paydaştır, diğer paydaşlar borçlu değildir.

ÖRNEĞİN REVİZE EDİLMİŞ HALİ: Paydaşların dördü beraber kömürcüyle “x apartmanı sakinleri” şeklinde satış sözleşmesi imzalasalardı dış ilişkide de dördü birlikte sorumlu olurdu. Dört paydaş birlikte hareket ettiği için Borçlar Kanunu çerçevesinde sözleşmeye dördü de taraf olacaklardı. Dolayısıyla borçtan dördü de kısmi sorumlu olacaktı. Buradaki kısmi sorumluluk oranının nasıl belirleneceği ise tartışmalıdır.

  1. görüşe göre, her paydaşın payı oranında masraflara katlanacağı görüşü dış ilişkide geçerli değildir. Dolayısıyla eşitlik prensibi uygulanmalıdır. Yani her paydaş %25 oranında sorumlu olmalıdır. Bu durumda da A ve B gereğinden az bedel ödeyecek ama C ve D gereğinden fazla bedel ödeyecektir. Bu yüzden bu görüş örtülü kısmi teselsül yaratır.
  2. görüşe göre, Medeni Kanun paydaşlar arasındaki iç ilişkiyi düzenlemiştir ama bu durumun Borçlar Kanunu anlamında da etkisi vardır. Adil olan dış ilişkide de herkesin payı oranında sorumlu olmasıdır. Alacaklının bu pay oranını bilmiyor olması neticeyi değiştirmez.

—Paylı mala ilişkin kanuna veya yönetim ve yararlanma anlaşmasına veya yönetim kararına uygun olarak doğan borçlardan diğer paydaşlar payı oranında sorumludur.

ÖRNEK: Geçerli yönetim ve yararlanma anlaşması olmadan veya yönetim kararı olmadan bir paydaş gidip kömür alırsa ve diğer paydaşlar buna sonradan onay vermezse pay oranında sorumluluk kuralı uygulanmaz. Kısacası yapılan gider hukuka aykırı olur. Buna rağmen bu giderin yapılması paylı malın yararına olmuşsa ve diğer paydaşlar bundan dolaylı olarak faydalanıyorsa sebepsiz zenginleşme ortaya çıkar. Sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde paydaşların sorumluluğundan bahsedebiliriz.

ÖRNEK: A apartman adına kömür almıştır. Sonrasında diğer paydaşlar kömürleri kabul etmeyince A kömürleri kullanmaya başlamıştır. A’nın üst katında oturan B’nin ise normalde aylık 200 tl ısınma masrafı olmasına rağmen A evini ısıttığı için artık ısınmak için 200 tl harcamamaktadır. Yani B 200 tl zenginleşmiştir. A’nın alt katının sahibi C ise o apartmanda oturmamaktadır. Dolayısıyla A, B adına sebepsiz zenginleşme davası açabilir ancak C adına sebepsiz zenginleşme davası açamaz.